Ana içeriğe atla

Kayıtlar

DÜKKÂN MEKTUPLARI-34 (BUJİYE ELEKTRİK GELDİ AHMET ABİ)/Fazlı Bayram

Bu yanmaya hazır kalbe çıngı çarpması gibi Ritmik bir vâroluşun gereğinin yerine gelmesi Ya da kalbin tüm mevcudatla fark olması…   Macera, ACY nam kişi de olarak bilinen Ahmet Cihat Yıldızın, hurdalıktan çıkardığı bir motosiklete yeni bir şekil, yeni bir yüz ve yeni bir gövde takarak kullanıma hazırladığı ve iş görecek hale getirdiği motosikleti, tamamlamasıyla başladı. Ahmet Cihat uzun ve yorucu uğraşlar sonucu motosikleti tamamlamıştı fakat iki sorun vardı; birisi motosikletin egzozunun kaybolması, diğeri ise motosikletin çalışmıyor olmasıydı. Ahmet Cihatın talebi, ‘Kimseye Söylemeyenler’in de teşviki üzerine motosikletten kısmen anlayan biri olarak işe koyuldum. Önce bir egzoz temin etmek gerekirdi. Ahmet Cihat Mersin ilinde ve yöresinde benzer egzoz bulamadığını söyleyince, Kahramanmaraş’taki hurdalıkları ve tamircileri dolaşmaya başladım. İlk gün egzoz bulamamıştım. Bildiğim tanıdığım birçok esnafa uğramama rağmen aradığımız egzoz bulunamamıştı. İkinci gün yine aldığım ye
En son yayınlar

DÜKKÂN MEKTUPLARI-33 (Dükkân İlhamı) / Resul BAYRAKTAR

Bulanık Bulanık dumanlar yükseliyor Tütünler tekrar tekrar yuvarlanıyor Damarlar üşürken, yürekler ısınıyor Uykuya dalıyor zaman Muhabbet ortamına kavuşuyor Dükkânın yanık sesli Mağrur duruşlu efendisi Mehmet Yaşar Kelimelerinden ustalık taşar Güzel sesi kulaklardan aşar Taltif edemez Ahmet abi Görüşü hep onura etmeye tabi Özetler sohbeti hamur gibi karar Şifa olur sesler gönlümüze yarar Cesur bir mizaç görünüyor Duyuluyor naif sesi Beliriyor dükkânın mütevazı Türküdar'ı Emeğin asil ve koca çınarı Şuaraların fahri başkanı geliyor Bir konuya atıfta bulunuyor Her koldan bir ses büyüyor Ferhat Abi ağzında Besliyor bir kelamı Bulanık Bulanık dumanlar yükseliyor Tütünler tekrar tekrar yuvarlanıyor Damarlar üşürken yürekler ısınıyor Uykuya dalıyor zaman Kapısı çeliktir dükkanın ve de korunaklı Eşssiz hikayeler yazar Hasan Emmi her biri dokunaklı Sayın Ejderha ısıtır yürekleri sözler saçar Yoldaki kalemlerde ufuklar açar Bulanık Bulanık dumanlar yüksel

DÜKKÂN MEKTUPLARI-32 (Yol) / Sükûti Ceziroğlu

Ahmet Ağabeye arzuhalimdir Dükkâna mektup yazacak kadar mâhir değilim Yıllar var, bekledim dinmedin ki hâlâ ateşsin halbuki dilenciyim dedim dinletemedim beni sen Yusuf ettin şimdi bildim kelime avcısı değilim lâkin “hangi suyun sakasıyım”, ne bilsin dilim bildirmedin ki bileyim “ah kalbim” madem bunca direndin ömrüm yetsin sana söz, ‘çün sahtiyân olana dek beklerim 14.06.2020

DÜKKÂN MEKTUPLARI-31 / H. Ahmet ERALP

Tercümanın Saçlarına Şerh Denemesi Tercümanlarınızdan tek şair olanı, saçları değirmende ağıranı, eli mızrap tutup onu da tambur tellerine vuranı, Nahırönü’nün tek Ferhat’ı, “İhtiyar bakışlarımın müsebbibi ağır taşlardır” demiş. Bu dizeler bin yıllık hakikati çağrıştırıyor değil mi Ahmet abi. Ferhat deyince akla önce dağların heybeti sonra da taşların sesi gelmez mi? Çeliğin taşlara her değişinde kıvılcım olup aydınlattığı yalan dünya, sonra taştan daha katı kalplere yönelip her vuruşunda kıvılcımsız çarpışmalara sahne olan mahzun dağlar. Ferhat’ın serencamı değirmende devam ediyor Ahmet abi. İnsanlık ne ağaran saçları ne de ihtiyar bakışları anlamadı. Dağlar delindikçe saçları ağardı Ferhat’ın, kayalar koptukça kıvılcım kıvılcım bakışları ihtiyarladı. Şimdi kayalarda kaybolup değirmende raks ediyor.  Gönlünü eritip çeliğe akıtan, taşlara vurdukça cümle gönüllerden ses bekleyen ama tek bir nefes işitmeyen Ferhat, şimdilerde derdini buğdaylara anlatıyor. O döndükçe buğdayl

DÜKKÂN MEKTUPLARI-30 / Musa YILDIZ

Sanal Olmayan Reel Amet Ağbi’ye Sunulmak Üzere Mektubumdur Mehmet Muharremoğlu Eliyle                                                                                    Ahmet ağbi evin balkonuna çıkıp Sır barajı üstünden Batı köylerine doğru bakıyorum, sizin köylere doğru. Dağlar, karşı yamaçlar ne kadar da berrak gözüküyor bugün, bizim o iki Hasanın köylerine aşan yollar gözüküyor, nerdeyse yol kenarındaki çam ağaçları sayılacak kadar net ve berrak. Birde şehrin üzerine doğru baktım orası da dumduru berraklıkta ve net. İlk defa tabiatı doğal renkleriyle görüyorum. Bugüne kadar hep gözlerimi suçluyordum, dünyayı hep sisli, puslu, dumanlı ve kirli görüyor diye. Meğerse suç gözlerimde değil doğanın kendisindeymiş. Meğerse dünya kirliymiş.            Sonra bu işin müsebbibi yine bizleriz diye düşündüm. Meğerse insanoğlu aradan çekilince dünya tertemiz oluyormuş. Şimdi dünyanın kara olmasının ya da kaderinin kara olmasının sebebi bizler mi oluyoruz Ahmet Ağbi? Kafamda hep bu

DÜKKÂN MEKTUPLARI-29 / Ahmet Doğan İlbey

Korona Günlerinde Dost Şiirleri Okumak/ Zâlim ve insafsız koronavirüs dostlardan ayrı düşürdü. Yüreği ve kalbi yokmuş, dostluk nedir, firak nedir bilmezmiş koronavirüs. Sokakları işgal etti, yasak koydu, eve hapsetti. Dost yüzü ve sesine hasret koydu. Yavaş hayata geçtim ve geceler yârim oldu. Dost hasreti gönlümde demlendi de demlendi, dost hüznü çoğaldı çoğaldı da. Bundandır ki dostların şiirlerini kıraat ederek şifa buluyorum. “Nefes”  Fikir cephesinin yaman savaşçısı, medeniyet müdafii ve “Ben Bilge Kişi’nin dilencisiyim” diyen İsmail Göktürk’ün meftun olduğum hocasına yazdığı “Nefes” şiiriyle başlıyorum gece yarısı dostluk tâlimime. -Ali Yurtgezen Hocama hürmetle- “Merhamet et hâlime, her şeye agâhım Ali Var mı senden başka söyle, ilticâgâhım Ali” Neyzen Tevfik  “Ehli hâl değilim, esrârı kapalı semânın / Esmâya muhatap âdem olamadım Ali / Pür kusurum hem pişman, şâkisiyim daru’l emânın / Dünyaya yüzüstü dü

DÜKKÂN MEKTUPLARI-28 / Hasan KEKLİKCİ

Hasan Ejderha Eliyle Ahmet Doğan İlbey Abi'ye/ Pek muhterem Ahmet Abi; evvela üzerime farz olan selamlarımı sunarım. Şahsınızda cümle Dükkâncılara da selam ederim. Kaç zamandır dostlarınızın canhıraş bir şekilde size mektuplar yazması, tebrikler atması, birbirleriyle haberler salması ve en sonunda son teknolojiyi kullanarak, sizinle canlı bağlantılar yapması karşısında, kendimi bu mektubu yazmaya mecbur bırakılmış hissetim ve siz: “Hasan bir mektup da sen gönder bana Gerçeklerden, yalanlardan haber ver. Varsın bulunmasın içinde mânâ Falanlardan-filanlardan haber ver.” Demeden ben bilgisayarın başına geçtim. Gerçi yazmasam da; yarın bu kara bulutlar dağılıp üzerimize güneş doğduğunda, gözü olanın ışığı gördüğünde siz, “Bir mektubunuzu da değmedik Hasan Bey” diye kahretmezsiniz; ama olsun, bunca yıllık emeğiniz var üzerimizde. Aslına bakarsanız bu salgından dolayı uygulanan kısıtlamalardan korkarak, kaçak-göçek bir şekilde köye gelmiştim. Buradan size bir mekt